Vatandaş döviz bozdursa doları düşürebilir mi?

Doların neden yükseldiğini tartışmadan nasıl düşürüleceğini belirlemek bizi yanılgıya götürebilir. Aynı vücuttaki ateşin neden kaynaklandığı bilinmeden ateş düşürücü kullanarak iyileşmeyi umut etmek gibi…

Türkiye’de dolar kuru artışı TÜSİAD’ın imada bulunduğu siyasi nedenlerden kaynaklanmıyor. Nedenlerini küresel ve bölgesel ekonomik gelişmelerde aramak en doğru ve yol gösterici olandır. Bunları sırasıyla değerlendirelim…

Kur artışına neden olan en önemli yapısal sorun dış ticaret açığıdır. Dış ticaret dengemiz petrol fiyatlarındaki gerileme ve ithalattaki yavaşlamanın etkisiyle iyileşmektedir. Tüm devalüasyonlarda en önemli faktör ithalatın ihracatla karşılanma oranındaki bozulmadır. Bu oran kriz dönemlerinde %55 seviyesine kadar düşmektedir. Oysa 2016 yılı üçüncü çeyreğinde ithalatın ihracatla karşılanma oranı %70 seviyesindedir. O halde dış ticaret açığının döviz kurlarındaki sıçramayı açıklamak için yeterli olmadığını söyleyebiliriz.

İkinci faktör finans kesiminin açık pozisyonudur. Örneğin bankalar döviz kredileriyle döviz mevduatlarını dengeleyemezlerse açık pozisyona düşerler. Nitekim 1994 ve 2001 yılı krizlerinde birçok banka açık pozisyona düşmüş ve bu yüzden kur artışıyla birlikte batmıştır. Bankacılık sektörüne baktığımızda üçüncü çeyrekte yabancı para net pozisyonu 0,4 milyar TL fazla vermektedir. Bu durumda bankaların açık pozisyonlarının döviz kuru artışını etkilediğini de düşünemeyiz. Zaten Bankaların döviz cinsinden sendikasyon kredilerinde bir sorun gözükmemektedir.  Ayrıca sermaye yeterlilik oranları %16 gibi dünya ölçeğinin üzerindedir.

Özel sektörün Bankalara döviz kredi borcu 176 Milyar dolardır. Buna 224 Miyar dolar dış kredi borcunu da ilave edersek yaklaşık 400 Milyar dolar risk taşıdığını ifade edebiliriz. Ancak, bunun 30 Milyar doları kısa vadeli, geri kalanı uzun vadelidir. Üstelik dış borcun büyük bölümü vatandaşın kendi parasıdır.  Bir nev’i yurtdışıdaki parasını borçlanmış göstererek tekrar ülkeye sokmaktadır. O yüzden Varlık barışı yasası çıkarmıyor muyuz? Varlık barışıyla yapılmak istenen bu paraların kalıcı olarak ve muvazaadan ari yurda sokulmasını sağlamaktır.

Diğer taraftan, 2013 yılından bu yana ülkemizde yaşanan siyasal gelişmelerin ekonomi üzerinde baskı oluşturması nedeniyle şirketler döviz cinsinden kredi kullanımını azaltmış, TL cinsinden kredileri tercih etmiştir. Özellikle 2016 yılı ilk çeyreğinden itibaren kredi talebinde artış olmamıştır. Bu nedenle özel sektörün döviz cinsinden borç stokunda görece olarak azalma eğilimi söz konusudur.

Kamu kesimi borçlanma gereği çok düştüğü için ve bunu da TL cinsinden karşıladığı için devletten kaynaklanan bir döviz bunalımı da söz konusu değildir.

Buraya kadar saydığımız etkenler dolardaki artışı açıklamıyorsa, nedenlerini ekonomik faktörler ve hatta iç etkenlerden çok dış etkenlerde aramamız doğru olacaktır.

Dolardaki artışın en önemli nedeni ABD ekonomisindeki iyileşmedir. ABD’de son yılların en düşük işsizlik oranları yaşanmakta, enflasyon ve faiz oranları son derece düşük seyretmektedir. Bu nedenle FED ’in alacağı kararlar dolardaki değerlemeyi daha da artıracağı varsayımıyla dünyada dolara olan talep artmıştır.

Bundan daha önemlisi doların alternatifleri değer kaybetmektedir. Euro ve Yen bölgesinde durgunluğu gidermek için parasal genişleme önlemleri alınırken, dolardaki artış daha da körüklenmiştir. Çin’de büyüme hızının yavaşlaması Altın ve emtia fiyatlarını düşürmüş, böylece doların saltanatı güçlenmiştir.

Hal böyle olunca ne Merkez Bankası’nın ne de küçük tasarruf sahiplerinin döviz bozdurmasının dolar kuru üzerinde baskı oluşturması beklenemez.

Dolar bir mübadele aracı olmaktan çok tasarruf aracı haline geldiği için gereğinden fazla değer görüyor. Bizim de izlememiz gereken yol, dolarla oynamak yerine alternatiflerini güçlendirmek olmalıdır.

Dolar satarak doları düşürmeye bizim gücümüz yetmeyeceğine göre ekonomimize maliyetini nasıl azaltabiliriz?

Döviz kurlarının gelir tablosunda kambiyo zararı olarak yer alması nedeniyle bir maliyet unsuru olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Yani kur artışı ihracatçının lehine kambiyo karı olarak yansırken, ithalatçı için kambiyo zararı olarak yansımaktadır. Türkiye ihracattan çok ithalat yaptığı için toplamda kur artışından zarar görmektedir. Kur artışından daha az etkilenmek için kısa ve uzun vadeli önlemlere başvurmak zorundayız.

Kısa vadede dolara spekülatif talebi önlemek için borsayı güçlendirmemiz önem taşımaktadır. Önerim enerji KİT’lerinden bir bölümünü borsada halka açabiliriz. Böylece borsaya derinlik kazandıracağımız gibi hareketlilik de getirebiliriz. TBMM KİT Komisyonu Başkanlığım sırasında yaptığım tespitlere göre enerji sektöründeki KİT’lerin %25’inin halka arzı ile 20 Milyar Dolar gelir elde etmek mümkündür.

Ayrıca, Özelleştirme İdaresi, TOBB, TESK gibi kuruluşların elindeki fonları borsadaki şirketlerden pay alarak kullanmaları durumunda spekülatif dolar talebi yerine tasarruflarımız kar dağıtan reel sektöre aktarılabilir.

Kamu bankalarımızın Fiyat Karlılık Oranları 5 yıla kadar düşmektedir. Bu kelepir fiyatlardan hisse senedi almak yerine daha da artacağını düşünerek dolar satın almak çok büyük bir hatadır. Unutmayalım ki, gereğinden fazla değerlenmiş dolar kurları en başta Amerika’ya zarar verecektir. Bu yüzden bu çıkışın inişi olacağını hesaba katmak gerekir.

Son olarak Hükümetimizi uyarmamız gereken bir başka soruna dikkat çekmek istiyorum. Dolardaki artışla eş zamanlı olarak Foreks reklam furyasını başlattı. Foreks nedir? Örneğin 1000 dolarınız var. Bununla hesap açıyorsunuz. Size 50 bin dolarlık alım hakkı veriyorlar. Dolar bir günde %1 arttığında 50 kaldıraçla 1000 dolarınızla 500 dolar kazanç elde ediyorsunuz. Bu tatlı hayale kapılarak hareket edip Foreks oyununa katılan fayans işçisi bir hafta içerisinde elindeki 1000 doları da kaybediyor. İstisnalar var elbette ama çoğunluğu elindeki kaybediyor. Hükümetimiz Foreks piyasalarını yasaklamasa bile, en azından kaldıraç oranlarını sıfırlamalıdır. Foreks piyasalarda dolar spekülatörleri ve aracı kurumlar dışında kimsenin para kazanma olasılığı yoktur ya da Milli Piyango biletinden fazla değildir.

 

Bir yanıt yazın