Dertli coğrafyamızın içinde öyle fırsatlar öyle zenginlikler var ki, koşulları lehimize çeviriyor. Yaşlı dünyanın genç ülkesi olmak bize eşsiz zenginlik sunuyor. Yerel değerlerimize yönelmek, kültürel derinliğimizi kavramak, mücadele azmimizi güçlendiriyor. İnanç coğrafyamızla gönül ilişkileri kurmak, bağlarımızı güçlendirmek, etki alanımızı genişletiyor.
Türkiye’nin pırıltısı Kızılay’la mültecilere kucak açarken, Filistin’de, Somali’de parlıyor. Sanırım artık yeni bir dünyanın kuruluşuna tanık oluyoruz. Önümüze bahar tazeliğinde aydınlık bir gelecek uzanıyor.
Türkiye ev sahipliğinde çok sayıda uluslararası kongreler yapılıyor. İstanbul, Kongre turizminin merkezi konumuna ulaştı. Bakın en son Dünya Enerji Kongresi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde İstanbul’da gerçekleşiyor. Türkiye kongre turizminde son on yılda büyük bir sıçrama yaparak Dünya sıralamasında 28. Sıradan 18. Sıraya yükseldi. İstanbul ise son on yılda 15. Sıradan 7. Sıraya yükselmiş durumda. İstanbul’a yapılan üçüncü havaalanı, üçüncü köprü gibi altyapı yatırımları sayesinde on yıl içinde Dünya’nın ilk üç ülkesi arasına girmemiz mümkün.
İstanbul ‘un finans merkezi olması için yeni düzenlemeler yolda. Sermaye piyasalarında çeşitliliğin artırması ve vergisel teşviklerin yürürlüğe girmesiyle paranın nabzı İstanbul’da atacak.
Savunma sanayi son dönemde yıldızı parlayan sektörlerin başında geliyor. AK Parti öncesi Savunma ihaleleri ofset anlaşmaları yapılmadan doğrudan yurtdışına verilirken, şimdi yurtiçi alım şartlarına bağlı olarak yani ofset anlaşmalarıyla milli savunma sanayimizi geliştiriyoruz. Böylece Aselsan başta olmak üzere birçok firma hızla savunma sanayi alanındaki projelere imza atıyor. Yakın zamanda güvenlik teknolojisinin Ortadoğu pazarına Türkiye üzerinden girebileceğini düşünmek hayal olmayacak.
Sağlık sektörü Türkiye pırıltısının başlıca kaynaklarından biri oldu. Sağlık turizmi gelecekte en az turizm gelirleri kadar gelir getirecek ihraç kalemlerinden biri olabilir. Türkiye’de sağlık finansmanı konusunda yapılan iyileştirmeler orta ve uzun vadede dünya çapında üne kavuşmamıza neden oldu.
Teknoloji merkezleri ve yenilikçilik alanında henüz sıçrama yapılmasa da son on yıldır AR-GE harcamalarının Milli Gelirdeki payının artması sayesinde buluş piyasasının da ivmelendiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Orta Vadeli Program’ın temelleri işte bu Türkiye pırıltısından yararlanarak oluşturulmuş. İyimser varsayımlara dayandırılmasının nedeni hem bölgede hem de Türkiye’de normalleşme sürecine girileceği inancı. Bunun ilk belirtilerini terör örgütlerinin çözülmesiyle görmeye başlayacağız. Sanırım 2017 yılı terör örgütlerinin çökertildiği bir yıl olacak. Suriye krizinin dünya gündeminde daha fazla kalmasına tahammül edileceğini sanmıyorum.
İslam toplumu kendi içine yerleştirilen virüslerle savaşmayı öğreniyor. Dünya ekseni hızla doğuya kayıyor. İhtimaldir ki, önümüzdeki on yıl içinde dünyanın siyasi, ekonomik ve askeri ağırlığı doğuya kaymaya başlayacak. Pekin, Moskova, İstanbul, Delhi, Tahran en az New York, Londra, Paris, Berlin kadar önemli olacak.