Türkiye’de büyümeyi faiz frenliyor.

Büyüme oranımız Avrupa’daki birçok ülkenin üzerinde olduğu için tartışmayı bu tür mukayeselerle geçiştiriyoruz. Oysa genç Türkiye’nin büyüme oranlarının en az % 7 olması gerekiyor. Bu bakımdan yaşlı Avrupa ile kendimizi mukayese etmeyelim. Türkiye’yi büyütecek ekonomik modelleri tartışalım.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan faiz konusuna ne zaman girse, faizlerin talimatla inmeyeceğini söylüyorlar. İyi de faiz konusunda ne biliyoruz ki? Türkiye’nin risk priminin kimler tarafından artırılıp indirildiğini araştıran var mı? Neden derecelendirme kuruluşlarının yatırım yapılabilir seviyede gördükleri bir ülkede yıllık yüzde 20 faiz alınır? Ya da tersten soracak olursak, yıllık faizlerin yüzde 20 olduğu bir ülkede kim ne diye yatırım yapsın? Bu kredi ile yatırım yapanlar için geçerli olduğu kadar, parası olup da yatırım yapanlar için de geçerli bir sorudur…
Bankacılık sektörü ne yapsın?
Kaynak bulmada zorlanan bankacılık sektörü, mecburen faizleri yükselterek fon akışını dengelemeye çalışıyor. Doğrusu yaptığımız araştırmalarda Bankacılık sektörünün faizlerin yüksek olduğu zamanlarda değil, düşük olduğu zamanlarda kazançlı çıktığını tespit ettik. Son 14 yıldır Bankaların batmamasını faizlerdeki düşüşe bağlayabiliriz. Bankalar faizler düştüğü için hem alacaklarını rahat tahsil ettiler, hem de faiz marjını artırdılar.Yani kredi ile mevduat faizi oranlarındaki farktan yararlandılar. Ne var ki, Gezi olaylarının patlak verdiği 2013 yılından bu yana faiz oranları yükseldi. Birçok firma kredilerini ödeyemez duruma geldi. Bunun tek nedeni faizlerin yükselmesi değil elbette. İçeride Paralel yapı entrikaları, terör olayları, dışarıda Suriye krizi ve kurların yükselerek borçlanma maliyetlerinin neredeyse iki katına çıkması gibi etkenler, firmalarımızı zora soktu. Kimi iflas erteleme yoluna gidiyor, kimi iflas edip gidiyor.
Gelinen bu aşamada Ekonomi yönetimine üç önemli tavsiyede bulunmak isterim. İlk olarak, Bütçe dengesi bu kadar makul seviyelere inmiş bir ülkede Hazinenin borçlanma faiz oranlarını düşürmesi gerekir. Hazine, finans piyasaları için en muteber ve en büyük müşteri konumundadır, eli güçlüdür. Kriz tellallarına kulak asmamalıdır. İkinci olarak, Bütçe kalitesinin artırılması için büyüme şarttır. Büyüme olmazsa vergi gelirleri de artmaz. Büyümeyle vergi gelirleri arasında mutlak bir korelasyon vardır. Büyüme oranı düştüğüne göre vergi gelirlerindeki artış da azalacaktır. Bir süredir bunun sinyalleri alınmaktadır. O halde Maliye politikasının büyümeyi tetiklemesi gerekiyor.
Yaptığımız ekonometri analizlerde; ihracatın istihdamla, ithalatın büyümeyle doğrusal ilişki içerisinde olduğunu tespit etmiştik. Buradan yola çıkarak, hem ithalatı, hem de ihracatı canlandıracak sektörlerin üzerine gitmemiz gerekiyor. Otomobil, Ağır Makine Sanayi, Turizm ve en önemlisi İnşaat sektörünün üzerinde durmalıyız. Konut ve ticari yapıların hem döviz kazandırması, hem de büyümeyi tetiklemesi mümkündür. Türkiye inşaat sektöründe son 5 yılda geliştirdiği projelerle yabancılara çok ciddi oranda proje satmayı başarmış bir ülkedir. Müteahhitlerimiz yurt dışında iş almasa bile Türkiye’de geliştirdikleri projelere dışarıdan müşteri bulabiliyor. Diyelim ki, yabancıya satılan konut ya da ticari projelerde vergisel teşvik uygulasak ne kaybederiz? İhtiyacımız olan dövizi temin ettiğimiz gibi, büyümeyi de tetikleyebiliriz. “Yabancı vergisel teşvikle ucuza aldığı binayı satıp haksız kazanç temin eder”, diye düşünebilirsiniz. Bunu önlemenin on tane yolu var.Örneğin yabancı 5 yıl içinde konutu sattığı takdirde vergisel teşviklerden yararlanamaz diyebilirsiniz. Ya da, “5 yıl içinde ancak yabancıdan yabancıya satış yapılabilir” diyebilirsiniz. Unutmayın, Amerika, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde gayrimenkul piyasalarının en önemli müşterileri yabancılardır. Üçüncü olarak, faizsiz bankacılık konusunda önemli hamleler yapılıyor. Ama faizsiz finans sisteminin payı yüzde 15 gibi çok düşük oranda. Bu alana da önemli teşvikler vermeliyiz. Türkiye gibi faiz oranlarının bastırılması için Cumhurbaşkanının devreye girdiği bir ülkede faizsiz bankacılığın teşvik edilmesi çok önemli.
Bu önerilerimin yenilerini önümüzdeki haftalarda dile getirmeye çalışacağım. Bereketli ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz dileğiyle esen kalın…

Hasan Fehmi Kinay

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir